Hukuk Güncesi

24 Ağustos 2023 Tarihinde yazıldı

Şirket Know-How’larının Ticari Gelire Dönüştürülmesi

Yazılım geliştirme dünyasında, ana yazılım platformu üzerinde koşturan sektörel bazlı uygulama modülleri, yazılım teknolojisi yanında şirketlerin pazar deneyimlerine ve geliştirdikleri iş süreçlerine dayanır. Çoğu zaman bu bilgi-tecrübeden gereği gibi yararlanılmaz. Bu bilgi ve tecrübe hem hukuki alanda hem de gündelik dilde know-how olarak bilinir. Yazılım geliştirme alanında yazılımevlerinin en büyük bilgi kaynaklarından biri bizzat ticari firmaların kendileridir.

Her firmanın sahibi olduğu know-how, yazılımlar geliştirilirken hazırlık tasarımı/blueprint aşamasından itibaren başlı başına değer haline gelir ve hazırlık tasarımı içinde önemli bir yer işgal eder. Ara bilgi olarak söyleyelim, hazırlık tasarımları (AB müktesebatında olmamasına karşın) daha sonradan bilgisayar programı olmak koşuluyla bağımsız eser sayılırlar. Bir diğer deyişle know-how eğer bir hazırlık tasarımının esaslı unsuru ise firma daha başlangıçta bu tasarımının paydaşı sayılabilir. Örneğin, karşılaştığımda hayrete düştüğüm üzere; POS yazılımlarının bakanlık onayı alması aşamasında, firmalara verilen ve ODTÜ’lü bir hoca tarafından hazırlanan gereklilikler listesi bence böyle bir know-how hatta hazırlık tasarımının kendisiydi. Bir diğer deyişle o hocanın tüm POS yazılımlarında ticari gelir elde etme hakkı olmalıydı…

Yazılımevleri her firma uyarlamasından sonraki o yazılım versiyonunda artık hazırlık tasarımına girmiş o bilgi ve tecrübeyi iktisadi değere dönüştürürler. Eğer bir şirket kendi bilgi ve tecrübesinin farkında olursa, bu farkındalık önce ilgili firma lehine değer yaratma potansiyeli taşır. Bir şirketin bilgi ve tecrübesi know-how olarak, ticari sır kapsamında kabul edilir. Ticari sırlar bir yandan Türk Ceza Kanunu diğer yandan Türk Ticaret Kanunu ile koruma altındadır.

Yazılım geliştirme esnasında ticari firmalar bu know-how’ı dolaylı olarak yazılımevlerine aktarmış olmaktadırlar. Sadece bilinçli şirketler kendi know-how’larını koruma, ondan yararlanma imkanı bulmaktadırlar. Türkiye’nin en büyük ERP projelerinden birinin müzakere sürecinde, firma kendi know-how’ı ile geliştirilecek bir modülün fikri mülkiyet haklarında payı olduğunu iddia etmiş ve ilgili modül özelinde bunun dünyadan örneklerini göstermişti. İki hafta canlı olarak süren müzakere sürecinin 3 gününün ilk gündem maddesi bu konuydu. Konu nihayet yurt dışı yönetim kuruluna intikal etmiş, talep sonunda kabul görmüş ve ilgili modül üzerinde fikri mülkiyet haklarında müşterek eser sahipliği kuralı benimsenmiş, pazarlanma ilkeleri düzenlenmişti. Belirtmek gerekir yazılımevleri bu konuda kolaylıkla geri adım atmazlar. İlgili proje bedelinin Avrupa ölçeğinde de büyüklüğü bu kabulde rol oynamış olabilir. Bir diğer deyişle, bu şirket kendi know-how’ı ile gelişecek yazılım modülünün müşterek eser sahibi olarak, bu özel teknik bilgisini iktisadi değere dönüştürebilmişti.

Unutmamak gerekiyor, her şirkette öncelikle uğraştığı faaliyet alanına özgü kendi özel know-how’ını oluşturma hedefi ve bu know-how’ı koruma bilinci olmalıdır. Yukarıda söylediklerim; bu haftaya böyle bilinçli bir şirketin kendi özel çalışma alanında geliştirdiği know-how’ını koruma ve yaratılacak modülde hak sahipliği talebi ile karşılaştığımda aklımdan geçenlerdi. Yazılımevinin de bu talebe bir itirazı yoktu. Bana düşen de hem firma know-how’ını hem de yazılımevinin haklarını koruyan hakkaniyetli bir sözleşme yapmak. Yine zevkli bir alanda sözleşme hazırlamanın; klasik avukatlığın artık unutulan tarzının keyfini çıkarıyorum. Malum, kesbiç sözleşmelerin, sözleşme intihallerinin ağırlık kazandığı, ihtilaf anında ne olacağını kimsenin bilmediği bir fikri mülkiyet dünyasında yaşıyoruz.

Belirtmek gerekiyor, know-how niteliği taşıması için özel bir bilgi-süreçle karşı karşıya olmalıyız. Yoksa her bilgi bu korumadan yararlanmaz. Bir bilginin know-how niteliğinde olması için bazı şartlar gereklidir. Bu konuda Rekabet Kurumu Dikey Anlaşmalar Tebliği’ndeki tanım yol göstericidir. Bir bilginin know-how olarak nitelenmesi için; herkesin bilmediği, esaslı ve tanımlanmış bir bilgi özelliklerini birlikte taşıması gerekir. Avrupa Birliği Ticari Sır Direktifi’ne göre ise; bilginin başkalarınca bilinmemesi, sır olduğu için ticari değer taşıması ve sır olarak sahibi tarafından makul gizlilik önlemlerinin alınması gereklidir. Ticari Sır Kanun Taslağı’mızda da benzeri özelliklerin altı çizilmektedir.

Know-how korumasının giderek önem kazanacağı görülmektedir. Özellikle algoritmalar fikri mülkiyet hukuku tarafından doğrudan korunmadığı için akıllı algoritmalarla çalışan bir yazılım modülünde, akıllı algoritma üçüncü bir şahıs tarafından yaratılmış ise ve modülün kullanılabilmesi için esaslı bir unsursa o taktirde bu üçüncü şahsın bütünleşik yazılım modülünün fikri mülkiyetinde hak talep etmesi, akıllı algoritmasını dolaylı olarak iktisadi değere dönüştürmesi ve hukuki koruma altına alması mümkündür.

Özetle, her şirketin know-how yaratma, kendi know-how’ını koruma bilinci, know-how’ı iktisadi değere dönüştürme bilinci ekonomiye de katkı sunabilecek bir aşamadır. Yapay zeka ile başlayan süreçte, fikri mülkiyet koruması kapsamına girmeyen teknik bilgilerin (know-how) korunması ihtiyacı giderek yükselen oranda artacaktır.

Av. Haluk İnanıcı

 
 

Diğer Yazılar

 
 
Copyright © İnanıcı - Tekcan Avukatlık Bürosu Uyarı
Mahmut Yesari Sok. No:47 Koşuyolu 34718 Kadıköy/İSTANBUL - Tel : 0 216 340 82 15 - Fax : 0 216 340 82 20
 
 

Copyright © İnanıcı - Tekcan Avukatlık Bürosu

Mahmut Yesari Sok. No:47 Koşuyolu 34718 Kadıköy/İSTANBUL - Tel : 0 216 340 82 15 - Fax : 0 216 340 82 20