Hukuk Güncesi

15 Eylül 2022 Tarihinde yazıldı

Şirket Azınlığının, Şirket Yöneticileri Aleyhine Açtığı ve Şirket Yöneticilerinin Şahsi Mal Varlığıyla Sorumlu Olduğu Tazminat Davaları

Bir hafta içinde arka arkaya; azınlık sahibi sıfatıyla şirket yöneticileri aleyhine açılacak iki tane dava dosyası masamda belirince, bu konuya ilişkin bilgi notunu paylaşmakta yarar gördüm.

Başta şirket yönetim kurulu üyeleri, diğer yöneticiler ve onlardan görev devralan kişiler olmak üzere; şirket yöneticilerinin görevlerini özenle ve bağlılıkla (TTK m.369) yapmaması ve kusurlarıyla şirkete zarar vermeleri bu davaların temelini teşkil eder. Yöneticiler bu bağlamda şirkete vermiş oldukları zarardan dolayı şahsi mal varlıklarıyla sorumludurlar. Yönetim sorumluluğundan kaynaklanan dava sayısının artması, azınlık hissedarların, hissedar çoğunluğu tarafından seçilen yöneticilere hesap sorma bilincinin geliştiğini göstermektedir. Peşinen söylemem gerekirse, Türk Ticaret Kanunu, hükümleriyle bu şekilde bir hesap sormaya imkan vermektedir. Yönetici deyiminden, yönetim kurulu üyeleri ve onların yetkilendirdiği kişiler hep birlikte anlaşılmalıdır.

Eski ve Yeni Türk Ticaret Kanunu Farklılığı

Bilindiği üzere Eski Ticaret Kanunu (ETTK) ve 11 yıldır yürürlükte olan yeni Türk Ticaret Kanunu (TTK) arasında; yönetim üyelerinin kusurlarıyla meydana getirecekleri zararları ödemeleri konusunda hukuki sistem farkı bulunuyor. ETTK’ya göre bir şirket yöneticisi hakkında tazminat talebiyle sorumluluk davası açılabilmesi için Şirket Genel Kurul Kararı veya azınlık hak sahibi hissedarların (Sermayenin asgari yüzde onunu temsil eden) dava açılması reyinde bulunması halinde; dava şirket adına murakıplar tarafından ilgili yönetici aleyhine açılabiliyordu. Yine ETTK’ya göre sorumluluk davası açılabilmesi için, zarar doğurucu işlemde yöneticinin kast veya ihmali aranıyordu (ETTK 336/5, 341).  Söylemem gerekiyor ki, meslek hayatım boyunca ETTK’nın sorumluluk hükmünün doğru çalıştığı bir davaya tanıklık edemedim.

Yeni Türk Ticaret Kanunumuz ise esaslı iki konuda eski uygulamadan ayrılarak dava açılmasını kolaylaştırmıştır. İlki en az yüzde on sermayeyi temsil eden (SPK’ya tabi şirketlerde yüzde beş) azınlık hissedarlar artık şirkete zarar veren yönetici aleyhine doğrudan dava açabiliyor. Ayrıca yeni TTK 553. madde, dava açılabilmesi için, zararı doğuran işlemde yöneticinin sadece kusurunun bulunmasını yeterli saymıştır. Özetle, yönetici, yaptığı veya yapması gerektiği halde yapmadığı bir işlem, katıldığı veya katılmadığı bir karar nedeniyle şirketin bir zararının doğmasına sebep olursa ve bu zararda yöneticinin kusuru tespit edilirse, zarardan şahsi mal varlığıyla sorumlu olacaktır.

Yönetim Üyelerinin Sorumluluk Kriterleri: “İş Adamı Kararı”

Kanun gerekçesinde kusurlu davranış tespiti için genel bir kriter de getirilmiştir. TTK 369 hükmüne göre yönetici görevlerini “tedbirli bir yöneticinin özeniyle ve şirket menfaatlerini dürüstlük kuralına bağlı olarak” yerine getirmelidirler. Kanun gerekçesinde tedbirli yönetici ölçüsü için de tanım yapılmıştır. Buna göre; tedbirli yönetici ölçüsü, yöneticinin kurumsal yönetim ilkelerine uygun olarak “işadamı kararı” (business judgement rule) vermesi olarak tanımlanmıştır. Bu kavram basiretli tacir kavramından oldukça farklı bir kavramdır.

Kanun getirdiği yeni sistem ile bir yandan yöneticiyi zararlardan sorumlu tutarken, onun aleyhine dava açılmasını kolaylaştırırken diğer yandan onu  “iş adamı kararı” tanımı ile korumaktadır. Örneğin, Sermaye Piyasası Kanunu’na tabi bir şirkette yöneticiler Kurumsal Yönetim İlkeleri’ne uygun davranmışlarsa, verdikleri karar İş Adamı Kararı sayılacak ve kusur konusu olmayacaktır. Aksi davranışlar ise kusur karinesi teşkil edecektir.

Şu halde, Türk Ticaret Kanunu’nun 11 yıldır yürürlükte olan yeni sistemine göre, bir yöneticinin verdiği, katıldığı ve/veya vermediği/katılmadığı “iş adamı kararı” sayılamayacak eylemli veya eylemsiz kararları nedeniyle Şirket aleyhine bir zarar oluşmuşsa, ilgili yönetici bu zarardan şahsi mal varlığıyla sorumlu olacaktır. Belirtmek gerekir ki, bu tür davalar azınlık hissedarlar tarafından açılsa bile hükmedilecek tazminatın şirkete ödenmesi talep edilmelidir.

Doğrudan-Dolaylı Zarar

Azınlık hissedarlarının bu kusurlu işlemden dolayı doğrudan bir zararı doğmuşsa bu zararın kendilerine  ödenmesini de talep edebilirler. Ancak bir ölçü olarak söyleyelim; eğer yöneticinin kusurlu davranışı nedeniyle önce şirketin bir zararı doğmuş, azınlık hissedarın zararı da bu şirket zararı dolayısıyla ortaya çıkmışsa, (örneğin bu nedenle kar kaybına uğramışsa) azınlık hissedarın zararı dolaylı zarardır ve ödemenin kendisine yapılmasını talep etme imkanı yoktur. Basit olarak belirtmek gerekirse, aynı anda hem şirketin hem de azınlık hissedarının zararı doğmuşsa, kural olarak şirketin doğrudan zarar gördüğü kabul edilir. Azınlık hissedarı ödemenin kendisine yapılmasını isteyemez.

Dürüst Resim İlkesi

TTK 375. maddesine göre mali tabloların açık ve şeffaf olması gereklidir. Her yöneticinin bu genel kurala uyması gereklidir. Örneğin vergi mevzuatına göre bilançoda düzeltme hakkı tanınması veya temiz bir sayfa açma hakkı tanınması yöneticinin kusurlu davranışı ile şirketi soktuğu zararı tazminden kurtarmayabilir.

Genelde en yaygın kusurlu davranış, yöneticinin şirketle arasında tesis ettiği “ilişkili işlem”den  ve/veya yöneticinin şirket kaynaklarını şahsen kullanmasından doğmaktadır. Oysa pay sahiplerine yapılacak ödemeler TTK’nın 408. maddesinde tanımlanmıştır. Yönetici ortaklar şirketten sadece gerçekleşen kardan veya yedek akçeye ayrılan karlardan paylarını alabilirler. Bunun bile kanuni sınırı vardır.  TTK’nın 358. maddesine göre ortakların şirkete karşı borçlanma yasağı vardır. Bu yasak kapsamına girmeyen bir borç alma durumunda ise mutlaka emsallere uygun faiz ödenmesi gereklidir. Tüm bu genel kuralların dışındaki davranışlar, yöneticilerin şirketi zarara sokan kusurlu davranışlarıdır. Sermaye Piyasası Kanunu’na tabi şirketlerde ise ilişkili işlem değerlendirmesi için Kurumsal Yönetim İlkeleri’ne göre hareket edilmelidir. Bu ilkelere uymamak ise bariz kusurlu eylem olarak değerlendirilecektir.

Davanın, Çözülmesi Gereken Karmaşık Ön Meseleleri

Kanun bu tür davalar için özel bir zamanaşımı süresi öngörmüştür (TTK 560). Azınlık hissedar,  yöneticinin zarar doğrucu kusurlu işlemini öğrendikten sonra 2 yıl içinde ve her halükarda en fazla 5 yıl içinde bu davayı açmalıdır. Eylemli veya oluş halindeki zararlarda zamanaşımı süresinin başlaması için özel kurallar vardır. Ayrıca yöneticinin işlemi aynı zamanda ceza kanunun bir hükmü ihlal ediyorsa bu durumda ceza zamanaşımı süresi uygulanacaktır. Eğer davranış yöneticinin şirketle rekabet etmeme hükmünü ihlalden kaynaklanıyorsa bu kez daha farklı bir zamanaşımı süresi söz konusu olacaktır. Eğer yönetici şirketi zarara soktuğu kusurlu davranışından dolayı genel kurulda ibra olmuş ise gündeme farklı hukuki tartışmalar gelecektir. Keza davayı açanın genel kurulda ilgili yöneticiyi ibra etmesi veya etmemesi de, zarar doğurucu işlemin genel kurulda tartışılıp tartışılmamasına göre farklı sonuçlar doğuracaktır.

Özetle, yöneticilere karşı kusurlu davranışları nedeniyle ortaya çıkan zararlarla ilgili açılacak tazminat davaları; sorumluluk halleri, kusurlu davranış, farklı zamanaşımı süreleri, davayı açanla davalı arasında müterafik kusur, ispat külfetinin yer değiştirdiği haller, hakların telahuku, davalı yöneticiler arasındaki farklılaştırılmış teselsül ilkesi, serbest delil sistemi, tazminatın ödeneceği yer, yöneticinin tüzel kişi olması, genel kurul iptal davalarıyla birleşme gibi birçok usulü sorunun dava açılmadan önce ayrıntılı değerlendirilmesinin gerektiği teknik ve detaylı davalardır.

Vergi, Sigorta, Rekabet Kurumu Ceza Kararları

Bu kısa notta, yöneticilerin neden oldukları vergi ziyaı veya ödenmeyen sigorta primlerinden dolayı sorumluluklarına değinmedim. Bu ayrı bir değerlendirme yazısını gerektiriyor. Ancak belirtmek gerekir ki, şirket yöneticileri kusurlarıyla bir vergi ziyaına veya prim cezası ödemesine ya da bir Rekabet Kurumu ceza kararı veya KVKK ceza kararına neden olmuşlarsa bunlardan dolayı şirkete karşı da sorumludurlar ve bu tür eylemler de yukarıda değindiğimiz sorumluluk davası kapsamına girmektedir.

Av. Haluk İnanıcı

 
 

Diğer Yazılar

 
 
Copyright © İnanıcı - Tekcan Avukatlık Bürosu Uyarı
Mahmut Yesari Sok. No:47 Koşuyolu 34718 Kadıköy/İSTANBUL - Tel : 0 216 340 82 15 - Fax : 0 216 340 82 20
 
 

Copyright © İnanıcı - Tekcan Avukatlık Bürosu

Mahmut Yesari Sok. No:47 Koşuyolu 34718 Kadıköy/İSTANBUL - Tel : 0 216 340 82 15 - Fax : 0 216 340 82 20