Hukuk Güncesi

29 Eylül 2015 Tarihinde yazıldı

Unutulma Hakkı ve İfade Özgürlüğü

Kitleselleşme yolunda 20 yılını geride bırakan İnternet hayatımıza ve dolayısıyla hukuka yeni bir kavram armağan etti: Unutulma Hakkı. Özellikle sosyal medyanın yaygınlaşıp gündelik yaşantının önemli bir kısmını işgal etmesiyle birlikte, kişiler küçük yaşlardan itibaren, kendileriyle ilgili her türlü bilgiyi başlangıçta sınırlı bir çevre ile paylaştılar, paylaşmaya devam ediyorlar. Bir bilginin bir kişi ile bile paylaşıldığında gizliliğini yitirdiğini bu süreçte adım adım öğreniyoruz. Sınırlı çevre ile paylaşılan bilgiler bile kimi zaman farkında olunmaksızın kötü niyetli girişimlerle kamuya yayılıyor. Hacker hadiseleriyle her türlü kişisel bilgi, internet sayfalarını doldurabiliyor.

Öte yandan kişilerle ilgili çeşitli kamusal bilgiler de artık internette dolaşabiliyor. Bunda hızla genişleyen internet yayıncılığının payını ihmal etmemek gerekiyor. Kişilerle ilgili gerçek ve doğru bilgilerle; yalan, iftira, şantaj, itibarsızlaştırma aracı haline gelen gerçek dışı bilgiler aynı havuzda toplanabiliyor. Hatta insanlarla ilgili kişisel veriler, haberler ve çeşitli bilgiler veri tabanlarına yüklenip satılabiliyor. Örneğin bir kişinin geçmişte karıştığı veya beraat ettiği bir suç soruşturması[1] veya özel bir fotoğrafı özel olarak arşivlenebiliyor, İnternette yayınlanabiliyor. Oysa kişisel veriler koruma altındadır ve sahibinin muvafakati olmaksızın bir yayının konusu yapılamaz.[2]

İnternet yayını kişisel veri korunması dışında “kişilik hakları” ile de sınırlıdır. Bir kişinin kendisiyle ilgili her türlü bilgi, düşüncenin öncelikle Medeni Kanun’da ifadesini bulan ve ihlal edilmesi yasak olan “kişilik hakları”nın ayrılmaz parçası olduğunu ifade etmemiz gerekiyor. “Türk hukukunda kişilik hakları tanımlanmamış ve bu hakkın hangi değerleri koruduğu da tespit edilmemiştir. Böylece kişilik haklarının başka bir deyişle şahsiyet haklarının nelerden ibaret olduğunun belirlenmesi ve sınırlarının çizilmesi uygulamaya yani yargıya bırakılmıştır. Gerek öğretide gerekse yargısal kararlarda kişisel değerlerinin; fiziki, duygusal ve sosyal kişilik değerleri olarak belirlendiği; kişinin toplum içindeki mesleki kimliği, şerefi ve haysiyeti, özgürlüğü, vücut ve ruh bütünlüğü, sağlığı, ırk, din, dil ve vatandaşlık gibi bağları kapsadığı kabul edilmektedir.”[3]

Yazımızı, kişinin kendisi hakkında İnternet üzerinde yayınladığı veya başkalarının onun hakkındaki yayınladığı düşünce açıklamaları ile sınırlıyoruz. Kişinin İnternete ister bilgisi dâhilinde isterse bilgisi dışında yayınlanan bilgilerin, düşünce açıklamalarının dolaşımdan, dijital iletişim ortamından kaldırılmasını, unutulmasını isteyebilmesi öncelikle “kişilik/şahsiyet hakları”nın gereğidir.

Bununla beraber özellikle kişinin kendisi tarafından yayınlanmış, örneğin Facebook, Youtube, Twitter, Google ve benzeri sosyal medya aktörlerinin kayıtlarında bulunan; çocukluk, gençlik veya yetişkinlik dönemlerine ilişkin açıklamaların, bilgilerin, verilerin silinmesi için rızanın geri alınması bir deyişle bu kayıtların silinmesini isteme hakkının hukuki temelde özel olarak düzenlenmesi gerekmektedir. Söz konusu medya aktörleri, bu konuda çalışmalar yapmakta ve unutulma hakkına saygı ile yaklaşılacağı görünen ön hazırlıklarından anlaşılmaktadır.

Ancak, kişinin ister rızası ile isterse rızası dışında internet dolaşımına giren gerek kendisi tarafından gerekse üçüncü kişiler tarafından yazılan kanaatlerin, düşüncelerin kaldırılmasını arzusu, unutulmasını-silinmesini istemesi “ifade özgürlüğü” karşısında mutlak olarak korunmaz. Buradaki alternatif yöntem ise kişinin kendi yazdığı kanaat ve düşünce açıklamaları eğer “eser” niteliği taşıması halinde uygulanabilir. Böyle bir durumda kişinin Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun kendisine “eser sahibi” olarak verdiği hakları kullanması ve dijital iletimi menetmesi her zaman mümkündür. 

Tabii, İnternette, eser niteliğine girmeyen veya başkaları tarafından yazılmış bilgiler, açıklamalar, düşünceler de bulunmaktadır. Bir kişinin, başkalarının kendisi hakkında yazdığı kanaat ve düşüncelere müdahale ederek bunların silinmesini istemesi çoğu zaman mümkün olmayacaktır. Belirtmek gerekir ki, kişinin başkalarının yazdığı yazılara, düşünce açıklamalarına müdahale gücü daha az korunmaktadır. Kişi, başkaları tarafından yazılan kendisiyle ilgili düşünce ve kanaatlerde ancak kendisine yapılmış hakaret gibi bir suç konusu varsa veya bu açıklama şahsiyet haklarına bir zarar veriyorsa bunun ivedilikle durdurulması için her zaman yargıya başvurabilecek, gerektiğinde tedbir kararı alabilecektir. Şu halde, Unutulma hakkı “ifade özgürlüğü” ile çeliştiğinde öncelikle ilgili kişiye karşı bir suç işlenip işlenmediğine, bir zarar verilip verilmediğine bakılacak, bunların mevcudiyeti halinde kişi korunacaktır. O bilgilerin, açıklamaların İnternet’ten yayını durdurulacak, ihtilafın sonunda ise silinecektir.

Eğer İnternet’teki düşünce açıklamaları bir zarara yol açmıyor ve bir suç söz konusu değilse; bu tür açıklamalara müdahale hakkı biraz daha sınırlı olacaktır.

Özetle, suç niteliği taşımayan üçüncü şahıs düşünce açıklamalarının, ifade özgürlüğü ve onun önemli bir parçasını teşkil eden kitle iletişim özgürlüğünün teme ilkelerinden yararlanılabileceğini söyleyebiliriz. Buna göre üçüncü bir şahıs tarafından İnternet üzerinde bir düşünce açıklaması yayınlandığında i)Haber verme hakkı kullanılmışsa, ii)Eleştiri ve inceleme hakkı kullanılmışsa, iii)Yaratma hakkı çerçevesinde entelektüel görüşler açıklanmışsa, bu kullanım biçimine ilgili kişi tarafından müdahale edilebilmesi için bazı şartlar aranacaktır.

Belirtmek gerekir ki, İnternet üzerinde ifade özgürlüğü kapsamında bir düşünce açıklamasında bulunulmuşsa bu hakkın da sınırları olacaktır. Örneğin, kişinin şahsiyet haklarının korunması, kişinin isminin korunması, kişinin resim ve yazılarının korunması, özel hayatın gizliliğinin korunması, kamu düzeninin korunması gibi nedenlerle, yayına müdahale edebilme unutulma hakkının talep edilebilmesi imkânı her hâlükârda bulunacaktır.

Bu müdahale hakkı da; kişinin normal bir vatandaş olması veya politikacı, sanatçı ve benzeri kamuoyuna mal olmuş bir kişi olmasına göre değişecektir. Örneğin normal bir vatandaş, politikacıya nazaran daha geniş korunacaktır.

Neticeten, unutulma hakkının tereddütsüz kullanılabileceği haller olduğu gibi; ifade özgürlüğü ile çatışması sebebiyle kullanılamayacağı haller de olacaktır. Bu iki hakkının uzlaştırılması gerektiğinden karşımıza her iki hakkın sınırları çıkacaktır. Unutulma hakkının sınırları ilgili direktifte de şöyle ifade edilmiştir: İfade özgürlüğü, kamu menfaati, kamu sağlığı, tarihi bilimsel istatistiki araştırma yapma haklarının kullanılması.[4] 

Av. Haluk İnanıcı

 


[1] Türk Hukukunun yerleşmiş örneğini vermek gerekirse: Geçmişte hırsızlık suçuna karışmış bir kişiye, “hüküm giyse bile” durduk yere hırsız derseniz, “kamu yararı olmadığı için” hakaret etmiş sayılırsınız.

[2] Kişisel verilerin kaydedilmesi, TCK, 135. md. (1) Hukuka aykırı olarak kişisel verileri kaydeden kimseye (Değişik ibare: 6526 - 21.2.2014 / m.3) “bir yıldan” üç yıla kadar hapis cezası verilir. (2) Kişilerin siyasi, felsefi veya dini görüşlerine, ırki kökenlerine; hukuka aykırı olarak ahlaki eğilimlerine, cinsel yaşamlarına, sağlık durumlarına veya sendikal bağlantılarına ilişkin bilgileri kişisel veri olarak kaydeden kimse, yukarıdaki fıkra hükmüne göre cezalandırılır.

[3] Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 2009/4-120 Karar, 2009/193 Esas ve 13.5.2009 tarihli kararı

[4] Règlement Du Parlement Européen Et Du Conseil, 2012/0011 (COD)

 
 

Diğer Yazılar

 
 
Copyright © İnanıcı - Tekcan Avukatlık Bürosu Uyarı
Mahmut Yesari Sok. No:47 Koşuyolu 34718 Kadıköy/İSTANBUL - Tel : 0 216 340 82 15 - Fax : 0 216 340 82 20
 
 

Copyright © İnanıcı - Tekcan Avukatlık Bürosu

Mahmut Yesari Sok. No:47 Koşuyolu 34718 Kadıköy/İSTANBUL - Tel : 0 216 340 82 15 - Fax : 0 216 340 82 20